Fırtınalı bir gün, gri bulutlar yarımadanın tepesini adeta bir yorgan gibi örtmüş, enfes ışık oyunları eşliğinde meşe ağaçlarında kuşlar cıvıldıyor. Uzaktan bakıldığında doğanın renkleri içinde kaybolmuş bir mekandayız. Sessizliğin içinde doğaya teslim olurcasına tasarlanmış adeta Yalıkavak'taki Tasarım Köyü. Yöresel mimari ile modern dokunuşların harmanlandığı, geleneksel düşünce ile bilimsel bakışı aynı kumaşa işleyen bir yer burası. Gür ve keskin bir ses tonuyla karşılıyor bizi buranın kurucu tasarım bilgesi Faruk Malhan. Ütopyalar ve felsefi paylaşımlarla kurduğu Bodrum Tasarım Köyü'nde sorularımızı yönelttiğimiz Faruk Malhan, tasarımdan ekonomiye bakış açısını Mavi Dergisiyle paylaşıyor.
Attığı adımları felsefi bir merkezde şekillendiren bir mimar olarak, “Hayatımın özünü oluşturuyor.” dediğiniz felsefi görüş var mı? Buna hayat felsefeniz de diyebiliriz…
Tüm canlılar için geçerli bir özelliktir bu, bütün canlılar türüne borçlu doğarlar ve türünü mükemmelde var etmek ister. Bu da duraksız bir tempodur, karınca ile başlar aslanla devam eder, ceylanla devam eder… Her aslan yavrusuna bir parça et götürmek isteyerek bir ceylanın peşindedir, her ceylan da hayatını devam ettirmek için aslandan kaçmaktadır. Dolayısıyla bizim yaşamımızın kurulduğu felsefe budur. Bu esasında benim felsefemden öte tüm canlı doğasının parçasıdır, varoluş biçimidir.
Ütopyaları seviyorsunuz, Bodrum için ütopyanız var mı?
Var, var var! Bodrumun bir kaderi var, makus kaderi var. Eski Bodrum bir şekilde yabancıların eline geçmiş durumda. Yabancılar gelip kıyılara yatırım yapmışlar, ama Bodrum'un içi sağ. Bodrum'un kırsalı ihya edilmeli ve kırsaldan sahile doğru, kırsalın yaşam tarzı, kültürü, gıdası, gastronomisi, otu, sütü, peyniri gelirse Bodrum'un içlerine doğru benim ütopyam gerçekleşmiş olur. Ütopyamı beğendiniz mi? (gülüyor)
Tasarım Vakfı projenizi İstanbu'da başlatıp Bodrum'da devam ettirdiniz. Neden Bodrum dersek…
İlk olarak Bodrum bizi kucakladı, her haliyle, halkıyla, Belediyesiyle… Çok güzel bir coğrafyası var, ondan dolayı buradayız. Ayrıca iyi bir örneğin burada gelişip Türkiye'ye örnek olabileceğini düşünüyoruz.
Bodrum tasarımlarınızı nasıl etkiledi?
Burada üstatlar var, örneğin Halikarnas Balıkçısı bir ütopya adamı, o dünyanın her yerinde insanları ütopyaya görürdü, onun arkasından Ali Güven, İlhan Berk başka ütopya adamları… Sayamadığım bir sürü güzel insan daha var, bu güzel insanlar eşsiz bir coğrafya yaratıyor. Burası ilham ve tarihsel bir coğrafya diyebilirim.
Bodrum'un Kent kimliği ve endüstriyel tasarım arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bodrum kentsel tasarıma ve yaratıcı şehir olmaya çok müsait, Bodrum bir yavaş şehir olmaya müsait değil, aksine Bodrum hızlı şehir, yaratıcı şehir olmaya aday!
Sanatın turizm ve ticarete katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Turizm önümüzdeki dönemde bu “eller havaya”dan başka platforma çıkacaktır. Kültür turizminin güneş ve deniz turizminin önüne çıkmaya başladığını görüyoruz. Bu bölge neolitik dönemden bu yana öyle zengin bir coğrafya ki biz bunu görmeden ilerliyoruz. Biz burada Karya Akademi olarak lisansüstü çalışmalar ve edimsel bilgi ile bu yolda yolcuyuz.
Dünyaya şöyle bir başka gezegenden baktığımızda, bir tarafta kavgalar, öfke, doğa tahribatı, diğer taraftaysa sevgi, çiçekler, güzellik ve bilgelik… İyilik ve kötülüğün savaşı… Şuan, bu noktadan Faruk Malhan'a sorsam, sizce dünyayı nasıl bir gelecek bekliyor…
Dünya'da sermaye sıkışmış vaziyette, sermaye büyük devletlerde, ve büyük devletlerin büyük adamlarının elinde, genele yayılmış durumda. Halkın alım gücü zayıf bu da pazarı düşürüyor, pazardaki bu düşüş, dünyada bir savaşlar dönemini başlatıyor, şuan dünyada hissetmediğimiz savaş öncesi ve savaş hali var. Dolayısıyla bu konjonktürün doğuşu, dediğim gibi sermayenin sıkışmış olması nerede ne yapacağını bilemiyor olması, pazarların dar gelmeye başlamasıdır. Amerika bu krizi geçirdi derken Avrupa kriz geçirdi ve henüz atlatamadı. Olay ekonomiden doğan sosyal ve politik krizdir.
Son olarak, topluma seslenecek olsanız ne dersiniz, ne tavsiye edersiniz?
Yaratıcı olun! Akşam yemeğini bir değişik yapabilirsiniz, yemeğin içine bir karabiber atarsınız her şey değişir, sofranın renklerini değiştirebilirsiniz. Değişiklik ve yaratıcılık tatlandırır hayatı.