Röportaj
Bodrum'da bir turizm duayeni
Sevmek… İşini sevmek… Başarı hikayelerinin hepsinin özünde bu var. Ahmet İhsan Özatacan işine sevgiyle bağlanmış ve ülke turizminin zor dönemler geçirdiği zamanlarda bile bu sevdasından vazgeçmemiş, turizm sektörünün çeşitli noktalarında çalış
01.07.2008 09:16

İşini seviyor ve işin kalitesini arttırmak için harcamaktan kaçınmıyor, kısa vadeli değil uzun vadede kalıcı başarılar hedefliyor ve hedefine ulaşıyor. Bodrum, Kuşadası ve Didim'deki işletmelerin başarısı ve yıllardır süregelen Fransız pazarındaki hatırı sayılır konumları bunun çok açık göstergesi. Bodrum için konuşursak bugün Fransa'da Bodrum 'un tanınmasına ve Bodrum'un Fransız pazarında önemli bir yer edinmesine çok büyük katkıları var Ahmet İhsan Özatacan'ın. Hedef değiştirmeden istikrarla çalışmanın, geleceği görerek kaliteyi yükselten yatırımlar yapmanın artılarını gözlemliyoruz bu başarı hikayesinde.

Neden Bodrum dediğimizde seneler öncesine ait güzel bir anı dinliyoruz kendisinden;
Yıllar önce, ulaşım şartlarının pek de modern olmadığı dönemlerde, eşiyle birlikte uzun bir yolculuk sonrası Bodrum'a gelirler. Gece vakti yorgun argın ulaştıkları Bodrum garajında nereye gideceklerini bilemezken bir Bodrumlu alır onları hem onlara yoldaşlık eder hem de kalabilecekleri güzel bir yer gösterir. İnsanların evlerini yabancılara açtıkları ev pansiyonculuğu ile başlayan sıcak, sevimli, herkesin gülümseyerek anımsadığı turizmin emekleme dönemleri… İnsani değerlerin, samimiyetin, doğallığın güzelliğini yaşatan hoş bir Bodrum'la tanışma hikayesidir yaşadıkları. Bu karşılıksız yardım ve hatırı sayılır kısa sohbet çok hoşuna gider Ahmet Bey'in. Elbette içinde yaşadıkça Bodrum'un insanı etkileyen diğer özellikleri de eklenince bu hikayeye, neden Bodrum dediğimizde gerisini yazmaya gerek yok. Birde o yıllarda iş için düşündükleri ''bir hafta Anadolu bir hafta Bodrum'' tur programını gerçekleştirmek gibi bir nedeni de vardır. Ve her gelen gibi Bodrum'dan kopamaz.

Ahmet İhsan Özatacan'ın turizm sektörü için önemle vurguladığı iki şey var;
Birincisi: Bir yeri, bir ülkeyi insanlara anlatarak değil yaşatarak tanıtabilirsiniz. O yüzden tanıtımda ilk hedef insanları buraya getirebilmek olmalı. İnsanlar Bodrum hakkında broşürlerden çeşitli tanıtım araçlarından ancak bir parça fikir edinebilirler fakat buraya gelirlerse burayı yaşarlarsa bugün gelen bir kişi yarın on kişi on beş kişi olarak yeniden gelir.

İkincisi ise; Türkiye'nin tarihi ve kültürel değerlerinin turizmde kullanılması. Bugün ağırlıklı olarak kullanılan deniz, güneş iklimsel özellikleriyle birlikte ülkenin çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış zengin geçmişinin de turizm seçeneklerinde ağırlıklı olarak kullanılmasını ve geçmişteki Anadolu turlarıyla desteklenen bu özelliğin tekrar canlanmasının gerekliliğini dinliyoruz Ahmet Bey'den. Şüphesiz, sahip olduğumuz eşsiz güzellikteki doğal, tarihi ve kültürel değerlerin ön plana çıkması ve değerlenmesi hepimiz için uzun vadede maddi manevi kazanımlar olarak bize geri dönecektir… 

Bodrum Ticaret Odası ve dergimiz adına Ahmet İhsan Özatacan'a yoğun iş temposunda bize zaman ayırdığı için teşekkür ediyor, ana başlıklar altında kendisini dinliyoruz…

Ahmet İhsan ÖZATACAN ve turizm yolculuğu…
1950 İstanbul Bakırköy doğumluyum. İlkokulu Bakırköy'de daha sonra 8 yıl bir Fransız okulunda okudum ve liseyi bir Türk okulunda bitirdim. Yüksek öğrenim için bir dönem Belçika'da bulundum fakat bitirmedim. Turizme olan ilgim o yıllarda başladı. Yaz tatillerinde turizmin çeşitli branşlarında çalıştım, bir turizm okulu bitirmedim. Daha çok alaylı diyebileceğimiz turizmciyim. 1978'de İstanbul'dan ayrılarak Kuşadası'na yerleşmeye karar verdim. İki sene orada Cub Mediterranean'in işlettiği bir otelde çalıştım. Daha sonra o oteli bir Türk şirketi devraldı, bende o şirketle beraber orada önce ön büro şefliği daha sonra müdür muavinliği yaptım.

Sonra 1980'de bir iki arkadaşla beraber Turkuaz Turizm Seyahat Acentesi'ni kurduk. Seyahat acentesini kurduğumuz seneler maalesef 12 eylül ihtilalinin olduğu dönemdi. Turizm o seneler geriye gitti fakat biz ısrarla bütün zorluklara rağmen devam ettik. 82-83 lerde tekrar turizm canlanmaya başladı. Zor bir dönemdi 12 eylül sonrası, fakat yavaş yavaş düzeldi her şey.
Seyahat acentesiyle birçok ülkeyle çalışıyorduk o sıralar. İngiltere, Fransa, Belçika pazarlarıyla. Hep incoming üzerine yoğunlaştık, daha çok incoming yaptık (incoming turizmi: bir ülkeden başka bir ülkeye giren ziyaretçileri ifade eden turizm şekli; acentecilik terimi olarak yurtdışından yolcu getirme) ve 1985 senesinde Kuşadası'ndan sonra Bodrum'a da bir büro açmaya karar verdik. 85 senesinde Bodrum'a şube açtığımızda daha çok İngiliz acentelerle Bodrum'a girdik. Az miktarda Fransız müşterimiz vardı. Fransa pazarında çalıştığım tur operatörleri içerinde özellikle bir tanesi, Fransız bir acente müdürü Bodrum'u çok beğenmişti ve Bodrum'un gelecekte Fransız pazarında çok önemli bir yeri olacağını aramızda hep konuşmuştuk. 5-6 sene böyle Fransız pazarıyla Bodrum'da işler yaptık. O yıllarda daha çok İngiliz müşteri vardı Bodrum'da. Daha çok İngilizler geliyordu. Tesis sayısı azdı, küçük tesisler vardı ama cici tesisler, pansiyonlar... 80'li yılların sonuna doğru yeni tesisler yapılmaya başlandı ve 90'lı yıllara geldiğimizde Bodrum'da tesisler çoğaldı, tatil köyleri vs... Ve o noktada biraz önce bahsettiğim Fransız arkadaşımla turizmde bir Fransız markası Kappa Club'ün bir tanesinin de Türkiye'de açılmasına karar verdik. Bir çok yere baktık, bütün kıyı bandını dolaştık en sonunda Kadıkalesin'de bulunan Club Kadıkale üzerinde karar kılındı ve Kappa Club markası altında Club Kadıkale'de 90 lı yıllardan itibaren çalışmaya başladık. 91 senesinde oranın işletmesini üstlendik. Bu arada Club Müskebi sahiplerinden Şerif ve Mahmut Kocadon'la tanışmıştım. Club Müskebininde başka bir Fransız kulübü olabileceğini aramızda konuştuk tesis henüz inşaat halindeyken. Neticede bir anlaşma gerçekleşti ve burası da Fransa'nın başka bir markası Air Tour Club adı altında bir Fransız kulübü oldu. Böylece 2 tane Fransız markalı kulüb işletmemiz oldu Bodrum'da. Bu arada 95 senesine kadar Kappa Cub'ü işlettik. Daha sonra birçok otelle birlikte Fransız pazarıyla anlaşmalar yaparak Club Armonia gibi Boydaş Otel gibi Club Tropical gibi otellerle birlikte Fransız pazarıyla 90 yıllarda Bodrum'a girdik ve nitekim bundan sonrada Marmara gibi Pahsa Tour gibi bir çok tur operatörü Bodrum'u lanse etmeye başladı. 2000'li yıllara geldiğimizde Fransız tur operatörlerinin yüzde doksanı Bodrum'la çalışmaya başladı.


Niye inanmıştınız Bodrum'un Fransız pazarında önemli bir yer tutacağına ve neden ısrarla Fransa pazarı?

Fransa'nın güney sahilleri ve oradaki küçük küçük tatil kasabaları ve bazı şehirleri Bodrum'a çok benziyor, Bodrum'u andırıyorlar. Fransız halkının birçoğu tatilini oralarda geçiyor, orada da Akdeniz iklimi hakim, Bodrum'la çok benzeşen yanları var. Zaten daha sonra Fransızlar Türkiye'nin Cote d'Azur'ü demeye başladılar Bodrum için. Biz de bunu önceden görmüştük. Bodrum 2000 li yıllara gelene kadar büyük bir gelişme gösterdi. Tüm yarımadada ciddi anlamda tesisler oluştu. Eğlence mekanlarıyla, tesisleriyle, doğasıyla özel bir dinlence, eğlence, önemli bir tatil merkezi oluştu. En büyük avantajı yarımadadaki koylarda hem şehir havasından uzak sakin bir tatil geçirmenize elverişli olması hem de zaman ve ulaşım açısından kolayca şehre inip şehrin imkanlarından faydalanabiliyorlar olması. Bodrum Türk turizminde tercih edilen gözde bir yer oldu ve böyle olmaya da devam edecek.
Tabii bu arada yapılaşma çok arttı Bodrum'da. Bir ikinci konut meselesi var maalesef. Tüm sahil kesimlerinde bu olay dengesizce büyüdüğü için bir yandan iyi olan bu konu zarar vermeye başladı. İnşallah Bodrum daha fazla yapılaşmadan bu tehlikeden uzak durur. Bodrum doğasıyla çok cazip, kimse fazla yapılaşmış bir yeri tercih etmez turizm açısından.
Neden ısrarla Fransız pazarı; uzun yıllar birlikte çalıştığımız için belli bir konumumuz var, Fransızlar sistemin içinde daha özgür davranabiliyor bu da çalışma rahatlığı sağlıyor. Müşteri kalitesinden memnunuz aşağı yukarı 17-18 senedir 1-2 olayın dışında hiçbir aşırı olay yaşanmamıştır. Bundan da çok memnunuz, huzurlu bir işletme ortamımız oldu her zaman.


Zor dönemlere rağmen neden ısrarla turizme yatırıma devam ettiniz?

Turizm çok hassas bir konu, gerçekten zor dönemler yaşandı. Körfez krizi, deprem birçok etken her alan gibi turizmi de olumsuz etkiledi. Turizm uzun soluklu bir iş. Bu işe gönül vermekle ilgili her şeye rağmen devam etmek... Turizme gönül verince, sevince devam ediyorsunuz. Bu işin sosyal kısmı inanılmaz güzel. Çok güzel dostluklar, fikir alışverişleri, insanın dünyasını genişleten, geliştiren bir yanı var turizmin. Özellikle turizmin incoming bacağında çalışıyorsanız dünyanın her yerinden yeni hayatlar tanıma yeni kültürlerle tanışma fırsatınız oluyor. Bu da cazip kılıyor turizmi ki, benimde şahsen sevdiğim bir yönüdür. İnsan ilişkisi çok olan bir meslek. Sevdiğiniz zaman tüm zorluklara rağmen devam ediyorsunuz. Zaten belli bir seneden sonra başka bir iş yapmak da daha zor. Şimdi biz neredeyse otuzuncu yılımıza geldik bu şirketle, artık bundan sonrada başka bir iş yapmamız mümkün değil. Belki yeni nesil çocuklar başka bir şey yapmayı düşünürler ama ben turizme hizmet vermeye devam edeceğim.

Bodrum Fransız pazarında iyi olacak dediğim yıllardan bugüne çok güzel bir seviyeye geldik. Havaalanı yapılana kadar İzmir'den transfer ediyorduk gelenleri ve o uzun yolu yemeklerle molalarla daha rahat bir hale getirmek için çeşitli aktiviteler gerçekleştiriyorduk gelen turistler için. Havaalanının yapılması bizleri çok rahatlattı. Ulaşım kolaylığı önümüzü açtı, Bodrum 1. destinasyon oldu diyebilirim Fransız pazarında. Bodrum'un çok özel bir yeri var yurtdışındaki pazarlarda ve benzer tatil beldelerine karşı bir sürü avantajı var buranın. İklim bakımından da mevcut özellikleri aranılan bir yer olmasına etki ediyor. Rutubet yok denecek kadar az, o kadar da sıcak olmayan, meltemi olan bir iklim turistlere cazip geliyor. Ve zannediyorum hem diğer pazarlar hem de benim yüzde 99 çalıştığım Fransız pazarı uzun yıllar Bodrum'da devam edecektir. Deniz kirliliği, yapılaşma gibi doğadaki bozulmalar olmazsa Bodrum dışarıdaki bu pazarlarda önemini ve yerini koruyacaktır.

Bodrum'da altyapı sorunları umarım çözülür. Bodrum bunu her yönüyle hak ediyor. Bodrum Türk turizmine çok önemli bir girdi sağlıyor, bu yüzden her probleminin acilen çözülmesi gerekiyor. Gerek devlet gerek yerel yönetimlerce bu sorunların çözülmesi hem Bodrum hem Türkiye için önemlidir.


Herşey dahil sistem…

Fransa pazarıyla Incoming'e başladığımız 83-84 de yarım pansiyonla başladık, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği olarak. Gündüz turistler tura gider veya otelde kalarak çeşitli aktivitelere katılırlardı. Fransızların Club sistemini ilk uyguladıkları Club Mediterranean'dır. Club Mediterranean club havasını yaşatmak için tam pansiyon sistemi uygulamıştır. Hatta yemeklere de Fransızların düşkün olduğu şarabı ilave etmiştir. Bu sistem Fransız halkı ve aileler tarafından çok tuttu ve bu senelerce gitti. Biz de club sisteminin gereği olarak 90 yıllarda Fransızların Air Tour gibi Kappa Club gibi marka zincirine dahil olan otellerde bu tam pansiyon sistemini uyguladık. Tam pansiyonda sabah, öğle akşam yemeği, yemeklerde de Fransız şarabı ikramı yapılırdı. Daha sonra bu sistem giderek dünyada ve bizde farklı bir sisteme dönüştü ve her şey dahil sistem oluştu. Tatil köyü - club gibi tüm işletmeler çoğunlukla her şey dahil sisteme geçti. Biz de epey bi süre tam pansiyon olarak kaldık çünkü her şey dahil sistemin başka bir katma değeri yoktu fakat piyasa şartları ve dünyadaki gelişmeler sistemin içine aldı bizi de.
Club Müskebi ve Didim'de işlettiğimiz 2 tesisde de (Didim'deki tesislerin markası olan Lookea Dünya 'da 32 işletmesinde de her şey dahil sistem uyguluyor) 3-4 sene önce her şey dahil sisteme geçtik.
Ortakent'te diğer tur operatörümüz Prodintours ile işlettiğimiz tessisimiz Önderhan Beach Club'ta her şey dahil sistemine geçmedik.
Bizim pek de sıcak baktığımız bir sistem olmamasına rağmen şartlar gereği uygulanıyor. Oteldeki müşterinin dışarı çıkması ülkemizi tanıması tarihi ve doğal güzelliklerini, kültürünü keşfetmesi bizim için önemli.
Ben inanıyorum ki, gelen turistin içinde varsa eğer, yani Türkiye'yi gezmeye, tanımaya gelen turist zaten bu sisteme bağlı kalmayacaktır ve nitekim görüyorum kalmıyorlar da bu bilinçle gelenler. Bizim her gün Bodrum'a servisimiz var ücretli olarak. Bodrum'a götürüyoruz, geziyorlar, alışveriş yapıyorlar. Bugün 160 kişi gitti mesela. Nitekim şu an kalan 350 turistin 80 tanesi yarın Efes'e öbür gün 60 tanesi Pamukkale'ye gidiyor. Günübirlikte olsa bir yerlere gidiyorlar . Yani her şey dahil diye kalmıyorlar. Gezmek, görmek, tanımak, keşfetmek bilincinde gelen turisti bloke eden bir sistem değil her şey dahil sistem. Belki çok az bir yüzdesini.

TARİH , KÜLTÜR , DOĞAL GÜZELLİKLER BİR ARADA…

Türkiye'nin turizm çeşitliliği…
Gönlümden geçeni sorarsanız; Türkiye 2 özelliğini birlikte kullanmalı...
Birincisi; kültür, tarih ve doğal güzelliklerinin kullanıldığı kültür turizmi.
2.si sejur turizmi dediğimiz güneş deniz, iklim avantajlarının ön plana çıktığı seçenek.
Bu iki özellik de birlikte kullanılmalı ve tarihi ve kültürel açıdan zengin geçmişimiz unutulmamalı.
Geçmişte kültür turizmi revaçtaydı Anadolu turları vardı, Şimdi güneş deniz iklimsel özellikler revaçta...
Yatak kapasitemizin çok düşük olduğu 70- 80 li senelerde Türkiye 'de kültür turizmi ağırlıktaydı. Anadolu turları vardı, İstanbul -İzmir gezdirilirdi - Kapadokya - Nemrut - Doğu Anadolu turlarımız vardı.
O zaman sejour turizmi azdı (sejour: Fransızca -oturma, ikamet - turizmde: kısa süreli tatil). Çok az kapasiteli tesisler vardı. 83 senesinden sonra turizmde yatak kapasitesi arttıkça sejour turizmi gelişti. Turizmin 2 ayağı birbirini tamamladığı yıllardı o yıllar öyle olması çok güzeldi. Mesela ben hatırlıyorum 1 hafta Anadolu turu yapan bir grup daha sonrada gelir 1 hafta deniz kenarında bir otelde tatil yapardı ve bu ikisi çok hoştu. Çünkü 1.sinde ülkeyi tanıyor, ülkenin çeşitli tarihi ve doğal güzelliklerini keşfediyor ülkenin insanını, kültürünü tanıyor, yöresel yemeklerini yiyor ki, bunlar çok önemlidir tanıtım için. 2. sinde de ülkenin ikliminden faydalanıyordu. Bu ikisi bir arada yürümesi gereken ve en ideal olan sistemdi, ülke için en faydalı olandı.
Şimdi sadece deniz, güneş ve birazda eğlence turizmi ağırlıkta ve maalesef kültürel tarafı istediğim düzeyde yükselmiyor.


Geçmişte çok fazla turist getiriyormuşsunuz, şu andaki Fransız pazarındaki düşüşün sizce sebebi nedir?

Bodrum bir fiyat artışı yaşadı, başka bir yerdeki fiyatların 2 katı 3 katı bir artış. Bodrum'da fiyatlar yüksekti hepte böyle gitti zaten. Bütün Türkiye'de fiyatlar dibe vursa da Bodrum'da her zaman belli bir seviyede kalıyor. Fransız pazarında da bu fiyatlar etkili oldu. Örneğin Gümüldür, Kuşadası daha ucuz kalıyor, fiyat bakımından daha cazip olan yerler var Fransız pazarı bu yüzden düştü. Tabi sistem içinde çeşitli nedenlerde vardır . Yanlış tesis seçimi vb…Olumsuz bir rekabet başladı, fiyat kırmak gibi... Bu bir çok acentenin kapanmasına da sebep oldu. Hatta kültür turizminin de azalmasının nedeni oldu bunlar.
Ben hep genelde yurtdışında yabancı tur operatörleriyle çalıştım. Fansızların Chorus Tour gibi Look Voyage ve Prodintours gibi... Ve bunların en büyük şikayeti fiyatlardaki bu ucuz rekabetti... Bunlarla başa çıkmak oldukça zor.
Türkiye'nin tarihi, kültürel, doğal değerleri maalesef çok ucuza satılıyor ve fiyatlardaki bu çirkin rekabet bu muhteşem güzelliklere zarar veriyor. Fiyatlarla değil kaliteyi arttırarak, hizmeti çeşitlendirip şekillendirerek, müşteriye gitmek gerekli. O zaman tatlı bir rekabet oluşacaktır kazandığınız para yaptığınız işe değecektir.


TÜRSAB

1989' da Rahmetli Yılmaz Mola ile TÜRSAB bölgesel yönetimde çalıştım Kuşadası'nda . 97 senesinde sayın Talha Çamaş'la çalışma fırsatı buldum ve TÜRSAB yönetim kuruluna seçildim. İki sene kadar TÜRSAB Yönetim Kurulunda kaldım. O dönem sıkıntılı olaylar yaşandı terörle ilgili zaten 30 yılda 30 kriz gördük. Turizm sektörü bu zor dönemlerin sıkıntısını yaşadı. Sayın Çamaş'la çalıştığım dönemde çok önemli tecrübeler edindim, bilgiler öğrendim, edindiğim bilgileri bölgeme aktardım. Bölgemde önemli toplantılar yaptık turizmdeki gelişmelerle ilgili bilgi alışverişlerinin olduğu güzel, faydalı toplantılardı onlar. Şu an TÜRSAB' da aktif olarak görevim yok.


Kışın Bodrum ve yaz, kış arasındaki nüfus yoğunluğu farkının yarattığı sorunlara çözümler…

Kış döneminde yaz canlılığını sağlayacak girişimler yapılmalı. Kültürel ve tarihi değerler kullanılarak. Bodrum bu bakımdan çok zengin bir geçmişe sahip. Tarihi öğelerin kullanıldığı toplantılar yapılabilir. Daha çok yazlık tesisler var burada kış için alternatifler yaratılmalı. Şu an için imkanlar kısıtlı olabilir fakat yılmadan çalışıp bir şeyler geliştirilebilir. Kongre turizmi için yeterli tesis ve salon ve çok güçlü yurtdışı bağlantılar gerekli. Bunlar sağlandığı takdirde olmaması için bir neden yok.
Eskiden Turizm Bakanlığı'nın uyguladığı bir pilot bölge uygulaması vardı. Bu pilot bölge ifadesinin içi dolduralabilir. Pilot bölge dersiniz, gelirleri açısından Türkiye'ye sağladığı katma değer açısından pilot bölge ilan edersiniz ve ihtiyaçlara göre bunun gerekleri yerine getirilebilir ki, bunun yapılması şarttır. Turizm politikaları uzun soluklu politikalardır kısa vadeli çözümler düşünülemez, kısa vadeli çözümler sorunlara çare olamaz. Bizdeki gibi hükümetler değiştikçe politikalar değişmez. Kazanmak için uzun vadeli ve istikrarlı politikalar gereklidir tüm dünyada bu böyledir. Turizmde partiler üstü bir politikaya bağlı kalarak bu sistem kesintisiz işletilmelidir. Zaten bu bölgeye gerekli yatırımlar yapılmaz sorunlar çözülmezse turizmden sağlanan katma değeri kaybedersiniz. Yerel yönetimlerin, hükümetin bu konuyu çözmesi gerekmektedir. Altyapı, su, deniz temizliği, yapılaşma, ulaşım sorunları çözüldüğü takdirde uzun vadede getirisi çok fazla olacak, kazandıran bir geri dönüşüm yaratacaktır. Turizme akıllıca yapılacak her yatırım kısa sürede kazanç olarak geriye döner.


ANLATARAK DEĞİL YAŞATARAK TANITMAK
En etkili reklam ve tanıtım şekli…

Birine bir yemeğin güzelliğini yirmi kere anlatsanız ancak biraz fikri olur ancak o yemeği tadarsa anlayabilir tadını, sevebilir, tercih eder. İşte bir ülkeyi istediğiniz kadar anlatın mesele o insanları buraya getirebilmekte ve buranın güzelliklerini yaşatabilmektedir. En etkili tanıtım budur. Her bir kişi 3-5-10 kişi olarak geri döner. Anlatmakla değil yaşatmakla kazanırsınız.


BODRUM…

Mimarisi çok özel, havası, doğası insanıyla sihirli bir dünyası var... Bunları anlatarak buraya davet ettiğim yurtdışındaki dostlarım önemli turizm adamları bunları yaşayarak gördüler ve haklılığımı ifade ettiler. Bodrum'un bu özelliklerini yitirmemesini isterim... Bu güzelliğin harcanmaması ve korunmasını diliyorum…

İnsanları, kültürleri, dilleri, ırkları kaynaştıran, paylaşımın güzelliğini yaşatan, farklı dünyaların sınırlı alanlarını genişleten, büyüten ve bütün bunlar olurken de doğru uygulanan sistemlerle kazandıran bir kavram turizm… Turizme gönül veren, işin kalitesini arttırmak için yatırım yapan, çeşitliliği savunan tüm turizmcilere emekleri için teşekkür ediyoruz…

Röportajı gerçekleştiren : Özgür Bilsel

Paylaş:YahooOyylaGoogleMySpaceBloggerDeliciousTwitterFacebook