Bodrum Yarımadasındaki Tarihsel Süreç

Bodrum Yarımadası, Türkiye’nin batısında, uygarlıkların beşiği olan Akdeniz ve Ege‘nin buluştuğu yerde konumlanmıştır. Her zaman gözde olan Bodrum Yarımadası, Anadolu‘da iz bırakan sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Dorlar, Karyalılar, Lelegler, Megeralılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar,  Osmanlılar bu uygarlıklar arasındadır. Ayrıca Bodrum bir dönem Rodos Şövalyeleri tarafından da ele geçirilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen bulgulara göre bölgenin tarihi beş bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Bodrum’un günümüzde hala bir çekim noktası olmasının en büyük nedenlerinden biri de tarih boyunca farklı kültürlerle şekillenmesi ve o kültürlerin yarımadada bıraktıkları kalıntılardır.

 

Bodrum adı kalenin kurucularından olan St. Petrium Şövalyeleri’nden gelmektedir. O dönemde burada yaşayan Türkler tarafından Bodrum olarak telaffuz edilen bu isim, Cumhuriyet‘in kurulmasıyla birlikte Bodrum olarak kesinleşmiştir.‖

 

Herodot’a göre Bodrum Dor’lar tarafından kurulmuştur. Daha sonra Karya ve Lelegler bu bölgeye yerleşmişlerdir. M.Ö.650 yılında Megeralılar gelerek Şehri genişletmişler, adını da Halikarnassos olarak değiştirmişlerdir. M.Ö. 386 yılında ise bölge Perslerin egemenliğine girmiştir. Pers‘lerin buraya gelmesiyle Halikarnasos‘un da dâhil olduğu bölgenin, Karia Satraplığı‖ olarak anıldığı bilinmektedir. Karia’lılar tarihteki ilk paralı askerlerdir ve baskın denizci/savaşçı kimlikleri nedeniyle Ege’de ve  tüm Doğu Akdeniz'de varlıklarını göstermişlerdir. Tarihin babası Herodotos “Karia soyu o zamanlar soyların en ünlüsü ve kalabalığıydı” der. Kral Mausolos M.Ö. 377’de tahta geçince başkentin Mylasa‘dan Halikarnasos‘a taşınmasıyla, kent en parlak dönemini yaşamış ve imar hareketleri ile ticaret faaliyetleri açısından oldukça gelişmiştir. Yine bu dönemde kent güçlü surlar ve kuleler ile çevrilmiştir ayrıca elverişli limanlar kentin ticaret merkezi olmasını sağlar. Mausolos, yarımadada yer alan 8  Leleg şehrinden 6’sının nüfusunu Halikarnassos’a taşıtır. İmar faaliyetleriyle birlikte Yunanistandaki en usta mimar ve heykeltıraşlar Karia’ya akar ve bir anlamda Mausollos Karia’yı Helenleştirme planının mimarı olur.

 

Büyük İskender Dardanel’den (Çanakkale Boğazı) güneye doğru inerken ve tüm şehirler kendisine altın anahtar sunarken ilk Halikarnassos direnir bu genç adama. İskender şehri Mylasa kapısından alamayınca Myndos kapısını 3 ay süreyle kuşatır. Çetin savaşlar sonucu şehri alınca da Mausoleum hariç her yerin yakılıp yıkılmasını emreder. Bir dönem Büyük İskender’in kuşatması altında kalan bölge, daha sonraları Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine geçmiştir. Roma döneminde çok tanrılı dinlerden kalma tapınaklar kiliseye çevrilmiş ve bazı kuleler onarılmıştır.

 

Barış yılları M.S. 3. yy.a kadar devam etse de Roma İmparatorluğunun zayıflaması ve M.S. 395’te imparatorluğun ikiye ayrılması nedeniyle Karia ayrı bir vilayet olarak Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna bağlanır. Hristiyanlık benimsenmez ve bölge devamlı geriler. M.S. 654'deki Arap istilalarıyla Karia bölgesi daha da çok zarar görür ve Anadolu’daki pek çok uygarlık  gibi yavaş yavaş tarihten silinir.

M.S. 13. yy.’ın son çeyreğinde Karia bölgesine egemen olan Türklerdir ve bölge Menteşe Beyliğinin bir parçasıdır. 15. yy. da St. Jean Şövalyeleri Bodrum’un bugün sembolü olan kalelerini,  eski bir Türk kalesinin (Menteşe Beyliğine ait) üzerine inşa ederler ancak 1523 de Kanuni Sultan Süleyman Rodos’u fethedip Akdeniz bir Türk gölü haline gelince, şövalyeler kalenin anahtarını Osmanlılara teslim eder ve Malta’ya giderler.

Evliya Çelebi 1675 yılında Batı Anadolu’ya yaptığı gezide Bodrum’a da uğrar ve şehrin limanının 200 gemi barındıracak kapasitede olduğunu seyahatnamesinde kaydeder. 1775 yılına ait Osmanlı arşiv kayıtları Rus donanmasının Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakması sonucu, yeni savaş gemilerinin inşasının gündeme geldiğini ve bu bağlamda  Bodrum’da bir tersane kurulup, 1784-1831 tarihleri arasında  38 ila 47 metre uzunluğunda çeşitli kalyonlar inşa edildiğini belirtir.

Güneybatı Anadolu’nun yerleşik ilk halklarından biri olan Karia’lılar Anadolu’nun küçük uygarlıklarından biri olmasına rağmen antik dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum ile “mozole” (anıtsal mezar binası) kelimesini ve tarihin babası Halikarnas’lı Herodotos’u ve halen yöremizde süregelen geleneksel ahşap tekne yapımcılığını bugünlere bırakan bir ırktır. Ayrıca, dünyanın ilk kadın amiralleri olarak tarihte yerini alan Artemisia I ile Artemisia II’yi, Kraliçe Ada’yı, savaşçı kral Mausollos’u bizlere hediye eden bir kavim olmalarının yanı sıra, güçlü, dirençli, gözüpek ve hep bağımsız olmaya çalışan karekterleri ile bugünkü Anadolu insanının  geçmişteki uzantısı gibidir.

Selçukluların bölgeye egemen olmasıyla Türkmen Aşiretlerinin yerleştiği Bodrum Yarımadası, 1552 yılında Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.

Kurtuluş Savaşı döneminde 1919–1921 yılları arasında bölgeye İtalyanlar hakim olmuş, ancak 1921 yılında tekrar Türklerin hakimiyetine geçmiştir.

Cumhuriyet‘in ilk yıllarında yaklaşık 5000 nüfuslu, yerli halkın balıkçılık ve süngercilik ile geçimini sağladığı, küçük bir liman kasabası olan Bodrum‘da, 1965 yılından itibaren turizm potansiyeline bağlı olarak nüfus artışı yaşanmaya başlamıştır. Özellikle 1980‘li yıllardan sonra hızla gelişen Yarımada, önemli bir turizm ve eğlence merkezi haline gelmiştir.

Bodrum Yarımadası tarih boyunca farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir yer olarak kültürel yapısını korumaktadır. Günümüzde önemli bir turizm merkezi olması, sahip olduğu doğal ve kültürel güzelliklerin bir ürünüdür.