Değerli BODTO üyeleri, Sevgili Bodrumlular
2008 yaz sezonu okulların kapanması, sınavların sona ermesiyle nihayet başlayabildi. İlk sinyaller kıştan beklediğimiz umutların pek gerçekleşemeyeceği yönünde. Bodrum’da daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi üretim ilişkileri değişiyor. Geçen yıla nazaran ortaya çıkan %10 civarındaki artış, herşey dahil çalışan otellerin lehinde gerçekleşiyor.
Yarımada’nın simgesi olan küçük oteller, restoranlar ve küçük işletmeler sürekli kan kaybediyor. Şöyle ki;
- Doluluklar azalıyor
- Doluluk süreleri kısalıyor
- Enflasyonla maliyetler artarken, düşük kur nedeniyle gelirler azalıyor.
- Buna yükselen petrol fiyatlarının uçuşlara getireceği ek yükü, küresel ısınmanın yaratacağı gıda maddelerindeki darlığı, su ve enerji kıtlığını da ekleyebiliriz.
Turizimciler açısından tek olumlu gelişme ise KDV oranlarının %8’e çekilmesiydi. Ama artan özel tüketim vergileri otellerimizde tükettiğimiz içkiyi adeta alınamaz kılıyor. 1987 yılında anımsadığım kadarıyla
Denetimler ise bir başka sorun. Sektör çalışanları cezalardan bezmiş durumda. Gördüğümüz kadarıyla burada amaç galiba üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Su sporlarında olsun, deniz üzerinde gezen yat işletmelerinde olsun denetimleri yapan yetkililer: ‘‘Evet bu kanun bu yönetmenlikler doğru değil mutlaka değiştirilmeli’’ diyorlar ama ardından ekliyorlar: ‘‘Yine de biz bunları uygulamak zorundayız’’. Bizim bunlara ekleyebileceğimiz sektördeki işletmecilerin çaresiz olduğu.
İnşaatçılar ise kan ağlıyor. Satışlar durmuş durumda. Sektör iflaslar yaşıyor. Karşılıksız çekler ve banka kredilerindeki takipler artıyor. Konut fiyatları ise neredeyse maliyetlerin altında.
Bodrum’da manzara böyle iken ya Türkiye’de durum ne diye bakarsak, karşılaştığımız manzara;
- İstikrar yok oldu
- Faizler tırmanışa geçti
- Büyüme durdu, işsizlik artıyor
- Enflasyon iki haneli rakamlara tırmandı
- Cari açık ucuz döviz ve petrol fiyatlarının da etkisiyle artıyor
- Yaz ortalarında beklenen siyasi belirsizlik toplumda ekonomik belirsizlik beklentilerini ateşliyor.
Tüm bunlara bakarak neler yapabiliriz diye gelecek bir iki ayı sorguladığımızda uzmanlardan gelen yanıtlar birkaç noktada somutlaşıyor;
- Piyasada yüksek faiz dönemi başlamıştır. Bir iki aylık süreler için YTL bazında vadeli mevduatlar açılabilir. Tasarrufu olanlar yüksek faiz getirisinden yararlanabilirler.
- Tasarruflarımızda en az iki yıl kadar bekleme süremiz varsa yine uzmanlara danışarak güçlü firma senetleri alınabilir.
- Dövizde ay sonları düşüşler gerçekleşiyor. Çünkü bankalar ufak oynamalarla ay sonu bilançolarını düzeltebilmek için ucuz döviz almayı tercih ediyorlar. Bu nedenle ay sonu döviz almak için iyi bir zamanlama. Satmak için ise Temmuz’un ortasını beklemek gerekiyor.
- Konut fiyatları ise şişen stoklardan dolayı düşmüş durumda. Maliyetlerin sürekli yükselmesine rağmen gereksinme sahiplerinin konut almaları için iyi bir zaman.
Son söz faizler bu denli yükselirken borçlanmamak. Hele hele döviz geliri olmayanların döviz bazında borçlanmamaları.
Saygılarımla