Rifat HİSARCIKLIOĞLU
ÜMİTSİZLİĞE DÜŞMEMELİYİZ
07 Temmuz 2020 Salı

Tüm dünya ve ülkemiz son yüzyılın en büyük felaketlerinde biri olarak tanımlanan Covid-19 salgınıyla karşı karşıya. Bu durum iki dünya savaşından sonraki dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük kriz olarak tanımlanıyor. Zira şimdiye kadar yaşanan hiçbir küresel krizde ekonomik ve sosyal bakımdan tüm dünya böylesine felç olmamıştı. Ekonomilerin, ülkelerin, toplumların eski normale dönmesi yıllar sürecek.

 

Ancak bu musibeti de aynı bir asır önce yaptığımız gibi birlik için hareket ederek atlatmamız mümkün. Mayıs ayı aynı zamanda İstiklal Harbimizin başladığı 19 Mayıs’ın yıldönümü. Dün hangi yokluklar ve zorluklar içinde başarıya ulaştığımızı unutmamalıyız ki bugün de gereken dersleri alıp benzerini yapabilelim.

 

Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetle çıkmış Osmanlı devleti çöküşün eşiğindedir. Yurdun dört bir yanında işgaller başlamıştır. Ordu dağıtılmış, ekonomi çökmüş, üretim durmuştur. Vahdettin İstanbul ve İzmir dahil hiçbir işgale karşı çıkamamış, tamamen teslimiyetçi bir politika izlemiştir. Sevr Anlaşması bu çöküşün son adımı olmuştur. Savaştan mağlup çıkan devletler içinde başkenti işgale uğrayan tek ülke olmamız da ayrı bir utanç verici hadise olarak tarihe geçmiştir.

 

İşte bu felaket tablosunun ortasında ümitlerini yitirmeyen ve Şevket Süreyya’nın “geleceğin kadrosu” dediği öncü isimler İstanbul’da bir araya gelir. Mustafa Kemal Paşa, Albay İsmet Bey, Fevzi Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Rauf Bey, Kara Vasıf Bey, Nureddin Paşa, Kemalettin Sami Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Adnan Adıvar ve diğerleri.

 

Ancak Damat Ferit’in sadrazam olmasıyla İstanbul’da bir şeyler yapma ümidi kalmadığı anlaşılır. Mustafa Kemal ve arkadaşları artık umudun Anadolu’da olduğuna inanmaktadır. Milli mukavemet düşüncesiyle önce Ali Fuat Paşa Ankara’ya, Kazım Karabekir Paşa Erzurum’a gider. Yola çıkmadan önce evinde Mustafa Kemal’i ziyaret ederek Anadolu direnişini görüşürler.

 

Bu sıralarda Samsun, Trabzon ve çevresinde işgale karşı direniş ve çatışmalar başlamıştır. Tahtını koruma ve bu amaçla İngilizlerle iyi geçinme arzusundaki Vahdettin buralardaki direnişin sonlandırılmasını istemektedir. Bunu sağlamak üzere millet nezdinde büyük itibarı olan ve Anafartalar Kahramanı olarak tanınan Mustafa Kemal’i oraya gönderme kararı alır. Dolayısıyla burada önemli olan kimin gönderdiğinden çok niye gönderdiğidir. 

 

Zira daha öncesinde, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, Osmanlı Harbiye Nazırlığı’na bir nota vererek, gereken her türlü önlemin derhal alınmasını, karışıklıkların bastırılmasını, yoksa işin ciddiyet kazanacağını bildirmişti. Bu yazıyla da yetinmemiş, Padişah Vahdettin'le de görüşerek uyarılarda bulunmuş, yetkili bir ismin de gönderilerek bölgedeki 9. Ordu'yu disiplin altına almasını söylemiştir. Bunun üzerine harekete geçen Padişah ve İstanbul hükümeti Karadeniz'de ve Doğu Anadolu'da asayişi sağlamak ve başlayan direnişe son verecek güçlü bir komutan aramaya başladı.

 

Anadolu'ya gönderilmek üzere seçilen Mustafa Kemal Paşa’ya verilen talimatlar şunlardır: Bölgede asayişin sağlanması, silah ve cephanenin toplanıp koruma altına alınması, şuraların kapatılması, asker toplanıyorsa bunların engellenmesi. Görüldüğü üzere Vahdettin’in istediği, Anadolu'da bir direniş başlatılması değil, tam tersine başlayan direnişleri etkisiz hale getirilmesiydi.

 

Mustafa Kemal Paşa Samsun'a hareket etmeden bir gün önce Padişah Vahdettin'le son bir görüşme yapmıştır. Vahdettin o görüşmenin bir yerinde, “Devleti kurtarabilirsin” demiştir. Burada kastettiği devletin kurtuluşu için İngilizlerin isteklerine uymaktır. Zaten Mustafa Kemal Paşa Anadolu'ya geçip de kendisine verilen görevin tam tersine halkı direnişe çağırıp Milli Mücadele'yi başlatınca hemen geri çağrılmıştır. Geri dönmeyince önce görevinde alınmış, rütbeleri ve nişanları sökülmüştür. Sonra da Vahdettin'in talimatı ve onayıyla idama mahkûm edilmiş, öldürülmesinin dine uygun olduğunu yazan fetvalar yayımlanmış, üzerine silahlı kuvvet gönderilip öldürülmeye çalışılmıştır. 9. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir’in Mustafa Kemal’e verdiği destek, İstanbul’un emirlerini etkisiz hale getirmede önemli rol oynamıştır.

 

Anadolu’da milli direnişi başlatmak üzere istişareyi ve birlikte hareketi öne çıkaran Mustafa Kemal Paşa’nın sadece bir ay içinde yurdun dört bir tarafına gönderdiği telgrafların sayısı 79’dur. Bazı telgraflar cemiyetlere yazıldığı için muhatapları sayıca daha fazladır. Yoğun telgraf iletişimiyle Anadolu’daki ordu birliklerini, idare âmirlerini, zaten başlamış olan milli direniş hareketlerini ve milli cemiyetleri Milli Mücadele ve kendi liderliği altında örgütlemeyi başarmıştır. Milli Mücadele bir ekip hareketiydi, halka dayanıyordu, lideri Mustafa Kemal’di. Milli Mücadele’nin meşruiyetini hür ve seçilmiş Meclis’ten alması da ayrıca fevkalade önemliydi.

 

Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi önemli şahsiyetler de onun liderliğini desteklemiş, bu işi ancak onun yürüteceğini söylemişlerdir. Erzurum’da Mustafa Kemal ordudan istifa etmek zorunda kaldığında, Karabekir “Kolordumla emrinizdeyim Paşam” diye tekmil vermiştir. Tarih bilgisi yeterli seviyede olmayan önyargılı kişilerin Samsun’dan yola çıkan heyet diyerek ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini, onun siyasi ve askeri zekâsını küçümseyerek bir Milli Mücadele tarihi yazma çabaları gerçeği inkâr ve akla ziyandır.

 

19 Mayıs, Mustafa Kemal ile başlayan Milli Mücadele’de askeri, siyasi, diplomatik, hatta iktisadi yönleriyle çok şey öğreneceğimiz muazzam bir kitaptır. Buradan çıkarılabilecek derslerin başında bize hangi şartlar altında olursa olsun ümitsizliğe düşmemek gerektiği gelmektedir. Şartlar ne kadar zorlu olsa da bir başka dünya kurmak mümkündür. Ancak, bunun için mücadele etmeyi göze almak, doğru yol ve yöntemler bulmak gerekmektedir. Milli mücadelenin kahramanlarını rahmetle, minnetle, saygıyla anıyoruz. Ruhları şad olsun.

 

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI