Tarihi bir olayın yani 23 Nisan 1920’nin yüzüncü yıldönümündeyiz. 16 Mart 1920’de İngilizler İstanbul’u işgal etmiş, 18 Mart’ta Osmanlı Meclisi’ni basarak önde gelen vatanseverleri tutuklamışlardı. İstanbul’un işgali, Millî Mücadele için de bir dönüm noktasıdır. Milletimiz, Meclissiz kalmış ama umudunu ve direniş gücünü kaybetmemiştir. 19 Mart’ta Mustafa Kemal Paşa henüz işgal edilmemiş vilayetlere genelge göndererek 23 Nisan günü fevkalade yetkilere sahip bir Meclisin Ankara’da açılacağını duyurmuş ve seçimlerin yapılmasını istemiştir.
Genelgenin 6. maddesi ileride yaşanacak başarıların anahtarıdır ve günümüze de ışık tutan bir esastır.
Bu maddeye göre “Meclis üyeliğine her fırka, zümre ve cemiyet tarafından aday gösterilmesi caiz olduğu gibi, her ferdin de bu mukaddes mücadeleye fiilen katılmak için bağımsız adaylığını istediği mahalde ilana hakkı vardır.”
İlk Meclis’in önemi hiçbir kesimi dışlamadan bütün ülkeyi temsil etmesindedir. Meclis’te her kesim yer almıştır. Dolayısıyla 23 Nisan sadece TBMM’nin açılışının ötesinde öneme sahiptir. Zira Milli Mücadele’nin meşruiyet zemini oluşturmaktadır. Bütün ülke orada olduğu için meşruiyet İstanbul'dan Ankara'ya geçmiştir. Meşru otorite artık Ankara'dır.
Meclis'in bu en geniş temsili vasfı sayesindedir ki İstiklal Harbi askeri bir harekâtın ötesinde tam bir "Milli Mücadele" olmuştur. İkinci Viyana bozgunundan itibaren pek çok mağlubiyet yaşadığımız karanlık bir süreçte Sakarya zaferi bu Meclis'le kazanılmıştır. Onun içindir ki Birinci Büyük Millet Meclisi’ne "en şanlı Meclis" denmiştir. Haklı olarak bir bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır.
TBMM Mustafa Kemal'in en büyük eseridir. Bu Meclis Gazi'nin liderliğinde Türkiye'yi kurtaran ve kuran Meclis’tir. Birinci Meclis’teki en geniş temsil uygulaması Meclisimizin ilk şehidi Ali Şükrü Bey çok güzel anlatır: "Bir yer ki orada fikri cereyanlar yoktur, fikir serbestisi yoktur; orası bir zekâ ve deha mezarlığıdır... Bırakalım herkes düşünsün, herkes söylesin. Türk zekâsı işleyecek sahaya, Türk dehası gelişeceği vasıtalara malik olsun.”
Gerçekten de Meclis Reisi seçilen Mustafa Kemal Paşa, Meclis’e emir veremez ve hatta sürekli hesap verir. 5 Ağustos 1921’de Meclis’te Başkumandanlık kanunu görüşülürken Mebuslar itirazlarını da dile getirebilir. Sonrasında kürsüye gelen Mustafa Kemal, tüm bu eleştirileri “gayet makul ve mantıklı” bulduğunu söyledi. İstediği yetkilerin, Tekâlif-i Milliye için, üç ayla sınırlı olacağını ve milli hâkimiyete bağlılığını anlatır. İşte “Türk’ün Ateşle İmtihanı” böyle bir Meclis’le kazanılır.
23 Nisan’da başlayan hâkimiyeti milliye döneminden, iç ve dış şartların etkisiyle daha sonra tek parti dönemine geçtik. Birinci Meclisin fikri canlılığına, ülkeyi kurtaran milli heyecanına karşılık, Şevket Süreyya ve Yakup Kadri gibi saygın yazarlar Tek Parti devrinde rejimin nasıl hantallaştığını, halktan koptuğunu anlatırlar. 1950'deyse parti devletinden tekrar seçimli hâkimiyeti milliyeye döndük ve yeni bir atılım dönemi daha başlattık.
Tüm bu nedenlerle 23 Nisan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış gününden ibaret değildir. 23 Nisan Milli Hâkimiyetin ve Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı gündür. Türlü yokluklarla mücadele eden, kendilerinden kat ve kat üstün düşmanlarla savaşan, ama hiç pes etmeyen bir milletin, küllerinden yeniden doğduğu tarihtir. 23 Nisan bütün dünyanın karşısında dimdik durmak, biz Türkiye’yiz demektir.
Biz her zaman mücadeleci bir millet olduk. O günler fakirdik, yorgunduk, savaşlardan çıkmış bir millettik. Meclisi kuran, bize bu güzel vatanı bizlere armağan eden ecdadımız asla umutsuzluğa düşmedi. Elde yok avuçta yoktu. Ama istiklal aşkı ve gelecek için ümitleri vardı. Bugün yine büyük bir savaşın içindeyiz. Bir hastalıkla savaşıyoruz. 23 Nisan’ı bize armağan eden, büyük tarihi yazan milletin seferberlik ruhuyla hareket etmeye bir kez daha ihtiyacımız var.
Biz de cesur olacağız; büyük düşünmeye, büyük hayaller kurmaya devam edeceğiz. Çalışacağız, imkânsız denileni mümkün yapacağız. Başarılamaz denileni başaracağız. Pes etmek bizim tarihimizde olmadı. Bugün de pes etmeyeceğiz ve bu karanlık günleri el birliğiyle aşacağız. Çocuklarımıza daha müreffeh ve güçlü bir ülke bırakmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Tarihimizde şanla, şerefle yer alan Birinci Meclis 100. yılında da Türkiye’nin geleceği için rehberi olmaya devam ediyor. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Anadolu’nun her yanından gelen bu topraklar için cansiperane mücadele eden, şehit düşen, gazi olan tüm vatan evlatlarını rahmetle ve minnetle anıyorum.
M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU
TOBB Başkanı
baskanlik@tobb.org.tr