İlhan ERSAN
Ekonomide Neler Oluyor
02 Eylül 2014 Salı

Değerli Üyelerimiz, Sevgili  Bodrumlular,
           
Umutla beklenen bir yaz sezonunun daha sonuna yaklaşıyoruz. Yoğun geçen bayram süresince belli sektörlerde yaşanan hareketlilik elbette ki Bodrum ekonomisine olumlu olarak yansıyacaktır. Ancak işyeri fazlalığının kontrol edilemez boyutlara ulaştığı Bodrum'da bu kısa dönem yaralara ne denli merhem olur bilinemez.

Bir yandan hepimizi isyan ettiren, BODTO'nın her platformda uğraş verdiği, ecrimisil ödemeleri, diğer yanda inşaatçılarla turizmcileri karşı karşıya getiren “inşaat yasakları” derken ülkemizdeki ve dünyadaki son ekonomik gelişmeleri biraz göz ardı ettik sanki. Ben burada yerel sorunlarımızdan biraz uzaklaşarak genel ekonomik durum hakkında Prof.Dr.İhsan ERSAN'ın görüşlerini sizlere kısaca aktarmak istiyorum.

 “Yaz ayları genelde piyasaların sakin seyrettiği ekonomik aktivitenin nispeten yavaşladığı dönemlerdir.2014 bu sıcak yaz günleri itibarıyla küresel piyasalar ve Türkiye ekonomisi açısından mevcut durum bu genel trend ile ne denli uyuşmakta ve de yakın gelecekte bizleri neler beklemektedir?

2008 yılında konut piyasasında oluşan balonlar ile patlak veren, ünlü yatırım bankası Lehman Brothers'in iflası ile tetiklenen küresel finans krizi, menkul kıymetleştirme ile kısa sürede diğer ülkelere sıçramış, sonuçta bankaların, dev yatırım fonlarının ve de ülkelerin iflasına yol açan derin bir yıkıma yol açmıştır. Amerikan Merkez Bankası (FED) krizden çıkış amacıyla faizleri radikal biçimde düşürme ve bankaların elindeki riskli menkul kıymetleri alarak piyasaya likidite verme stratejisini belirlemiştir. Avrupa Merkez Bankası(ECB)'nin aynı dönemde benzer bir strateji izlediği söylenebilir.

Yalnız ne var ki dünyada likidite bolluğunun sonuna gelindiği, FED'in aylık tahvil alımlarını yıl sonuna doğru sıfırlayacağı ve en geç 2015 ortalarından itibaren faiz artırımlarına başlayacağı bir dönem ile karşı karşıya bulunduğumuzu belirtmek gerekmektedir. Bu sürecin zamanlamasına ilişkin dolaylı bilgi akışının bile bizim benzerimiz piyasalarda verilerde ne denli dalgalanmalara yol açabildiği hepimizin malumudur.

Türkiye mali ve politik istikrar yanı sıra yüksek reel faiz ile uluslararası fonları çekerek cari açık sorununu çözebilmiş, küresel krizin olumsuz etkilerini bir ölçüde hafifleterek ve kredi derecelendirme kuruluşlarından yatırım notu alabilme başarısını sağlamıştır. Bu başarının gerisindeki temel etmenin ekonomik ve politik istikrarın yanı sıra dünyadaki likidite bolluğu olduğu unutulmamalıdır.

2014 ortaları itibarıyla Türkiye ekonomisinde dengelerin bozulmaya başladığı ekonomik risklere ek olarak politik risklerin artmaya başladığı gözlemlenmektedir. İhracattaki tıkanma, özellikle en önemli pazarlarımızdan biri olan Irak cephesindeki gelişmeler kaygı vericidir. Enflasyondaki yükselme trendi, TC Merkez Bankasının devamlı revize ettiği yıl sonu enflasyon hedefinin yakalanamaz olduğunun belirgin olduğu bu dönemde hükümet kanadından faizlerin düşürülmesi yolundaki baskılar TC Merkez Bankasının bağımsızlığını tartışma alanına getirmektedir. Güney sınırımızdaki ürkütücü gelişmeler, Rusya-Ukrayna gerginliği benzeri dış riskler yanı sıra Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonraki olası belirsizlikler Türkiye riskini artırmakta ve not düşüşü endişelerini beraberinde getirmektedir. Bayram sonrası kurlarda yükseliş ve borsada düşüş bu endişelerin yansımasıdır.

2015 uluslararası piyasalar ve ülkemiz açısından zorlu geçmeye adaydır. A.B.D.de faiz artışı bizim ve benzerimiz ülkelerden ciddi fon çıkışlarına yol açacaktır. Bu da kaçınılmaz biçimde kurlar ve enflasyon üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Türkiye benzeri kronik cari açık sorunu olan ülkeler, bir diğer anlatımla tasarruf etmeyip yabancıların tasarrufları ile büyüyen ülkeler için zor bir dönem başlamaktadır. Dışarıdan borçlanma daha pahalı ve zor olacak ve bunun iç piyasaya yansıması kaçınılmaz olacaktır. 2001 krizinden farklı olarak halen özel sektörün açık pozisyonu kaygı vericidir. Kurlardaki sıçrama ve iç piyasadaki durgunluk özel sektörün borç servisini ciddi bir biçimde sıkıntıya sokabilir. Bu doğrultuda piyasa riskleri önleme (hedging) tekniklerinden ve vadeli piyasa olanaklarından yararlanma v.b önlemler önerilebilir. Dış piyasalardaki beklentiler dikkate alındığında yeni bir ekonomik kriz endişesinin gündemde olduğu yakın gelecekte işletmelerimizin uluslararası rekabet güçlerini artırmaları gerekmektedir. Arzulanan yaklaşan fırtınaya karşı Türkiye'nin kısır politik çekişmelerden bir an önce arınarak, ekonomik, politik ve sosyal reformları tamamlaması ve de 2023 hedeflerine uygun çağdaş bir ülke olarak uluslararası arenada yerini almalıdır.”

Hepinize, şevkimizi ve inancımızı kaybetmeden işlerimize sarıldığımız bol kazançlı günler diliyorum…

Saygı ve sevgilerimle,

İlhan ERSAN
MECLİS BAŞKANI