Bodrum Lisesi emekli matematik öğretmeni Bekir Akdeniz
Bekir Akdeniz 1945 yılında Datça Yazı Köyü'nde doğmuş. İsmi nüfusta yanlış yazıldığı için Birol olan ismi Bekir olarak geçmiş kayıtlara. İsminin hikâyesini Bekir Akdeniz şöyle anlatıyor; “Annemle babam ismimi Birol koymuş. Köyde herkes bana Birol diyor. O zaman köyde ulaşım zor, vasıta yok atla veya eşekle gidilip geliniyor. Bir gün muhtar kasabaya inerken babam 'benim oğlanı da nüfusa kaydettir adı Birol' diyor. Muhtar yaşlı, nüfus dairesine gidene kadar unutuyor ismi. Düşünüyor ve bunun dedesinin ismi Bekir deyip benim ismimi Bekir olarak nüfusa kayıt ettiriyor. Böylece ismim de Bekir olarak geçiyor. Ancak köyde ilkokulda dahi öğretmenlerim Datça'nın yerlisi olduğu için ismimin Birol olduğunu bildikleri için hep Birol derlerdi. Şimdi gitseniz köylüler de Birol der. Son zamanlarda Bekir'e alışmaya başladılar” diyor.
Bekir öğretmen ilkokulu köye yaklaşık yarım saat mesafede bulunan ilkokulda bitirmiş. Bitirmiş bitirmesine ama 5 yıl boyunca okul yolunu yürüyerek katetmiş. Ama bunca zahmete rağmen okumaktan da asla vazgeçmemiş. İlkokulu bitirdikten sonra öğretmen okulu sınavlarına girerek yatılı olarak öğretmen okulunda okumuş. “Okumak için başka şansımız yoktu köy yerinde. Köyden ilk okuyan benim” diyor Bekir Öğretmen. Datça'dan iki kişi olarak öğretmen okulu sınavını kazanmışlar ve iki kişi olarak Ortaklar öğretmen okulunda okumuşlar. O dönemde okula Aydın, Manisa, İzmir ve Muğla'dan öğrenci alınıyormuş. Okulda okuyan öğrencilerin %75ini köy çocukları oluşturuyormuş. Altı yıl boyunca yatılı okuyan Bekir Akdeniz, o günleri şöyle anlatıyor; “Öğretmen okullarında yetişmemiz aynı köy enstitüleri havasındaydı. Tarım dersimizde uygulamasını yapardık. Tahtada öğretmen anlatır, biz not ederdik ancak uygulamasını dışarıda bahçede mutlaka yapardık. Ayrıca yaz çalışmaları olurdu” diyor. Öğretmen okulundan 1963 yılında mezun olan Bekir Akdeniz görev yerini belirlemek için kura çekmiş ve kurada Sivas'ın Hafik ilçesinin Kıpçak Köyü çıkmış. Çıkmış çıkmasına da köyde bir tane okuyan varmış. Bakın o günleri gülerek nasıl anlatıyor Bekir Akdeniz; “55 haneli bir köy. Köyde okul yapılmış ama daha bitmemiş. Köyde okur-yazar var mı diye sordum bir kişi olduğunu söylediler. İsmi dün gibi aklımda Kamil Ak diye birisi. O da tesadüf Marmaris'te askerlik yapmış ve okuma-yazmayı askerde öğrenmiş” diyor.
Bekir Akdeniz 1963 yılında Matematik öğretmeni olmak üzere Eğitim enstitüsüne girmiş. 1965 yılında da Gazi Eğitim enstitüsünün salonunda kura çekerek yeni görev yeri olan Antalya Kumluca'yı çekmiş.
Öğrencilik yılları da öğretmenlik yılları da anılarla dolu Bekir Akdeniz'in. Antalya Kumluca'ya ilk gittiği zamanları ve sonrasını yine bir anısıyla anlatıyor.
"Kumluca'ya gittim. Kumluca'da okul yapılmış benden önce mezun olan bir Türkçe öğretmeni arkadaş, bir de ben vardım. Ben müdür yardımcısı matematik öğretmeni olarak göreve başladım. Ama okul yeni açıldığı için öğrenci yoktu. Orta birleri kendimiz kaydettik. Orta üç ve ikileri de Finike'den aldık. O zaman ortaokula kayıt yaşı 15'ti. Ancak daha büyük yaştaki çocuklar okumak istiyoruz diye geliyorlardı. Biz de bu çocukları 15 yaşında diye kütüğe kaydettik. O zaman sınıflarda sıra yoktu. Her öğrenci evinden bir sandalye getirecek dedik. Evlerinden getirdikleri sandalyelere oturarak dersi izlediler bir dönem. Şubat ayından sonra Antalya Sanat Okuluna tanesi 40 liradan sıra siparişi verdik. Bu şekilde Kumluca'da üç yıl görev yaptım. Kumluca'da göreve başladığım ilk yılın ikinci ayında yaşlı bir bakanlık müfettişi geldi. Kayıtlara baktı, çeşitli notlar aldı. Hep Osmanlıca yazı yazardı. Latin harflerini kullanmazdı. Öğrenciler evlerine gittikten sonra beni yanına oturttu. Başladı beni övmeye. Sonunda dayanamadım 'hep olumlu yönlerimi söylediniz olumsuz hiçbir şeyim yok mu' dedim. 'Olmaz olur mu, Genç yaşta gelmişsin canla başla çalışmışsın. Olumsuzluklarını söyleyip moralini mi bozayım, zaman içinde düzelir gider herşey' dedi. Hatta çocukların yaşını küçültüp okula yazmamız da dikkatinden kaçmamış ki sordu. Bunları bilerek mi yaptınız çocuklar 16 -17 yaşında 15 yazmışsınız yoksa farkında değil misiniz' diye. Ben de farkında olduğumu söyledim. 'İyi yapmışsın ama yasalara aykırı' dedi. O günden sonra o yaşlı bakanlık müfettişinin eleştirileri ve yorumları bana hayatım boyunca yol gösterdi. Kumluca'da üç yıl keyifle çalıştım."
Üç yıl sonra yaz aylarında Bodrum'a geldiğinde tanıştığı Hüseyin Turgut Karabağlı'nın "Bizde matematik öğretmeni açığı olacak sen de yerlisin. Gel Bodrum da eğitim öğretimi geliştirelim" demesiyle tayinini Bodrum'a isteyen Bekir Akdeniz 1968-1972 yıllarında Bodrum Ortaokulunda matematik öğretmeni olarak görev yapmış. “Bugün birçok öğrencimiz Bodrum'un ve Türkiye'nin gururu olmuş durumda" diye anlatıyor Bekir Akdeniz gülen yüzüyle.
1972 yılında Bodrum Lisesi açılınca oraya geçen ve 1992 yılına kadar Lise öğrencilerine Matematik dersi veren Bekir Akdeniz, Turgut Karabağlı ile arasında geçen bir diyaloğu şöyle anlatıyor; "Bodrum'a geldikten bir müddet sonra Turgut Karabağlı bana 'Bekir, ortaokulu bitirmek üzere askerliğini yapmış matematikten bekleyen bir sürü öğrenci var. Bunlar işe girecek ama diplomaları yok. Biz bunların hepsine rapor aldıracağız sonra bunlara ayrı sınav yapacağız. Bu sınavda sen üye ben de başkan olarak görev alacağız bunlara gerekli yardımı yaparak diploma almasını sağlayacağız' dedi. 'Bunlar matematik uzmanı olacak değil ya hocam dedim gerekli yardımı yaparız'. Hatırladığım kadarıyla 15-20 öğrenci. Biz bunlara sınavda yardımcı olduk ve çoğuna diploma aldırdık. Sonra o çocuklar çok güzel mevkilere, makamlara geldiler. Turgut Karabağlı gerçekten Bodrum'a çok şey katmış bir insandır. Mesela yine unutamadığım bir anım Turgut Bey beni gece evden çağırır birlikte Bodrumda okuyan ve çevreden gelen çocukların evlerini dolaşırdık. O zaman ulaşım yok, Mazı'dan, Yalıçiftlik'den, Yalıkavak'tan öğrenciler gelirdi. Gaz lambası altında ders çalışan çocuklar görürdük. Bir gün bana dedi ki 'bunlara bir çözüm bulalım'. Bodrum'da yurt binası bu şekilde yapıldı. O yıllarda Mustafa Himmetoğlu vardı. Mustafa Bey bize çok yardımcı oldu. Kendisi başkan ben sayman oldum. Yeniköy'de bir yer aldık. Oraya imar iskan bakanlığına müracaat ederek yurt binaları yaptırdık. Çocukları oraya topladık. Burada en büyük etken Turgut Karabağlı ile Mustafa Himmetoğlu'dur. Bodrum halkına Turgut Karabağlı çok büyük hizmetler yapmıştır" diyor.
Bekir Akdeniz öğretmenlik dışında birçok görevlerde de bulunmuş. Şimdi Halikarnas'ın üst tarafında yer alan Barış Sitesi'ni kooperatif kanalı ile yönetim kurulundaki arkadaşları ile birlikte yapmışlar. Tabii bu çalışmada ki matematik zekasını da unutmamak gerekir.
“Bodrum da tüm öğretmenlerin de üye olduğu Bodrum Öğretmenleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin 1978 yılından 12 Eylül 1980 tarihine kadar başkanlığını yaptım. Ayrıca Bodrum da birçok okul derneği ve yardımlaşma derneklerinin yönetim kurullarında başkan ve sayman olarak da çalıştım.
1973-1974 yıllarında Barış Yapı Kooperatifi diye bir kooperatif kurduk. Bu kooperatifin yönetim kurulunda ben, Rafet Gider, Özkan Karaöz, Yücel Ziylan ve Can Baba'nın (Halit Canel) bulunduğu ekiple birlikte 1977 yılında kooperatif inşaatlarına başladık. Kooperatifin inşaatını emanet usulü denen sitemle yaptık. Yani her şeyi kendimiz yapmaya karar verdik. Demiri, Karabük Demir Çelik fabrikasından; çimentoyu, Söke Çimento fabrikasından aldık. Hatta taş ihtiyacımızı da ormandan beş dönüm yer kiralayarak taş ocağı işleterek temin ettik. Sonuçta üç yıl içinde inşaatları bitirdik. En küçüğü 350, en büyüğü 500m2 parsel içinde 120 m2 lik evler yaptık. Tapularını ve tüm izinlerini aldıktan sonra ortaklarımıza tapularını dağıttık. Kooperatif bittikten sonra 190 bin liraya aldığımız mekanik kepçeyi, dört buçuk milyona sattık. Böylece demirbaşlardan elde ettiğimiz gelirleri tasviye anında ortaklarımıza tapularla birlikte 200er bin lira olarak verdik. Bu kooperatif çalışmasının bir ekip işi olarak örnek olduğu kanısındayım. Bu kooperatif çalışmasında yönetimde ben başkan olarak görev yaptım”
Yazılarımızı takip edenler bilirler geçtiğimiz aylarda bu sayfaların konuğu oğlunun anlatımıyla kaleme aldığımız İzzet Ünver'di. Türkiye'ye örnek bir insan olan ve birçok ilke imza atan İzzet Ünver ile yaşadığı bir anıyı şöyle anlatıyor Bekir Akdeniz, "Bir gün Turgut Bey ile oturuyoruz. Yaşlı bir adam çıktı geldi. Adı İzzet Ünver'miş. 'İstanbul'dan geldim, burada bir lise yapmayı düşünüyorum. Ancak liseye ismimim verilmesini istiyorum uygun olur mu? Yerini siz alın bana bildirim ben yapacağım' dedi. Biz de neden Bodrum'a yapacaksınız diye takıldık. 'Bodrum'a geldim, bir müddet Bodrum'da yaşadım tutunamayınca İstanbul'a gittim. Man Otomobilinin distrübütörlüğünü aldım. İyi para kazandım. Şimdi bir okul yapmaya karar verdim' dedi. Peki, İzzet Bey, biz yerini alır size bildiririz dedik. Bir dernek kurduk. Okul yapılacak yeri belirledik. Şimdiki Bodrum Lisesi'nin yerini sahibinden 10 dönümünü 50 bin liraya satın aldık. İzzet Bey'e bildirdik. İzzet Ünver bir gün elinde büyük iki çantayla geldi. 'Çocuklar dedi kusura bakmayın, benim bu okulu yapmam mümkün değil. 302 Mercedes'ler çıktı bir tane bile Man otobüs satamıyorum iflastayım, mümkün değil yapamam" dedi. Projelerini bile hazırlatmış, getirdi bize verdi. Mesela hiçbir devlet okulunda böyle mimari yoktur. Handan esinlenerek kemerler çizdirmiş projeye. Hatta devlet kolay kolay kapalı salon yapar mı? Kapalı spor salonu bile var dedi. Bıraktı projeyi ve gitti. Biz Turgut bey ile bir akşam oturduk düşünmeye başladık. Sonra Milli Eğitim Bakanına konuyu anlatmaya karar verdik. Bakanlığa durumu anlatan ve okulun yapılması için bir yazı gönderdik. Bakanlık da geldi o projeyi yaptı. Yani Bodrum lisesinin yapılma sebebi de mimarı da İzzet Ünver'dir.
Bekir Akdeniz, 1965 yılında Antalya Kumluca'daki görevine başlamadan önce Datça Yazı Köyü'nden ilkokul arkadaşı ile evlenmiş. İki kızları olmuş. Şimdi birisi İlçe Sağlık Müdürlüğünde Doktor Nuray Oral, bir diğer kızı da Feray Akdeniz ve İzmir Tire'de baba mesleğini sürdürüyor, İngilizce öğretmenliği yapıyor. Nuray Oral'ın eşi de yani Bekir Akdeniz'in damadı Bodrum Devlet Hastanesinde Kulak Burun Boğaz uzmanı olan Gürol Oral'dır. Bekir Akdeniz şimdi İzmir de büyük kızının oğlu olan Emre Can'ı Lisede okutmakta ve başında bulunmaktadır. Eşi Emine Meral'le bugünkü gençlere örnek olacak 48 yıllık evlilik sürdüren Bekir Akdeniz, eşiyle evlilik hayatında hiçbir problem yaşamadıklarını özellikle belirtiyor.
1993 yılında Bodrum Lisesi'nden emekli olan Bekir Akdeniz emekli olduktan sonra Bodrum'da Yalı Dershanelerini kurmuş. Üç arkadaş kurdukları Dershane işini 2000 yılına kadar sürdürmüş. Daha sonra Marmara Koleji müdürü Ömer Çekmeceligil'in ısrarıyla 10 yıl Marmara Koleji'nde lise son sınıf öğrencilerinin matematik öğretmenliğini ve Matematik bölüm başkanlığını yapmış. Neredeyse yarım asır matematik öğretmenliği yapan Bekir Akdeniz 27 yıl devlette, 18 yıl da özel sektörde matematik öğretmenliği yapmış.
“Öğrencilik dönemimizde zorunlu bir kitap okumamız istendi. Kitabın ismi Akzambaklar Ülkesi Finlandiya. Bu kitap Finlandiya'nın eğitime dayalı nasıl kalkındığını anlatıyor. 1918 yılında Finlandiya İsveç'in sömürgesi ama 8 yıllık zorunlu eğitimdeler. Düşünün biz sekiz yıllık eğitime yeni başladık. O zaman bu kitabı bize niye okutuyorlar diye üzerinde çok düşündük. Bundan dört beş yıl önce Bodrum da markette gezerken bir baktım Akzambaklar Ülkesi Finlandiya yeniden basılmış. Kitabın arkasını okudum. Meğersem bu kitap 1928 yılında Atatürk tarafından okunmuş. Bu kitap askeri okullarda ders kitabı olarak okutuluyor. Atatürk ün büyüklüğüne bakın. Diğer devlet okullarında da zorunlu okutulacak kitap olarak genelge çıkartılıyor. Meğerse bize okutma nedenleri buymuş.Bugün üç yılda bir yapılan OECD(Kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkeler) ülkeleri arasında yapılan PİSA(15 yaşındaki okul çocuklarının , matematikte okuduklarını anlama ve problem çözme yönünde yapılan bir sınav) sınavlarında Finlandiya sürekli birinci veya ikinci gelmektedir. Yine ders niteliğinde olarak okuduğumuz ikinci bir kitabımız daha vardı O da 'Kalk Borusu' kitabıydı. Bizi öğretmen okulunda, iyi birer öğretmen olalım, çevreye hizmet edebilelim diye çok çok iyi yetiştirdiler. Köy enstitülerinde iki konuda eksik vardı ama bunlar da telafi edilebilirdi. Birincisi yabancı dil eğitimi yoktu. İkincisi de köylerin en önemli ihtiyacı, öğretmen, sağlık memuru ve imamdır. Köy enstitülerinde öğretmen ve sağlık memuru yetişiyordu ama imam yetişmiyordu. İmamları da köy enstitüleri bünyesinde yetiştirseydi bu üçü çok iyi kaynaşırlardı. Köylerde dayanışma içinde olurlardı ve daha modern bir eğitim alırlardı. Böylece köylüye de daha iyi hizmet edebilirlerdi. Ama bugün köyde öğretmenle imam anlaşamıyor. Eğer bu söylediğim şekilde olsaydı ülkenin yapısı çok değişirdi.”
Bekir Akdeniz, idealist, öğrencilerini seven, onların başarılı olması için elinden geleni yapan bir öğretmenmiş. Şimdi bile öğrencilerinden bahsederken onları hala ne kadar sevdiği kelimelerinden, gözlerinden, yüzündeki tebessümden belli oluyor. Bekir öğretmen öğrencileriyle ilişkisini anlatan bir anısını anlatıyor yine bizlere. "Mazı'ya gittik arkadaşımla yalıda yürüyoruz. Bir adam geldi 'hocam nasılsınız' dedi ve sarıldı elimi öptü. Öğrencilerimden birisiymiş. 'Yıllardır sizi görüp de söylemek istediğim bir şeyler vardı. Şimdi size söyleyeceğim' dedi. Kayanın altında kahvede oturduk. 'Hocam lise iki ve üç de matematik dersine girmiştiniz. Üniversite sınavına kadar size kızıyordum. Kızma gerekçemde dersten başka bir şey düşünmemenizdi. Sınava girdiğimde matematiğim iyi olmamasına rağmen birçok matematik sorusu çözdüm. Hiç Fen sorusu çözmediğim halde ben neyim bir tahmin edin. Ben matematikten aldığım puanlarla Fizik Öğretmeni oldum' dedi. Bu beni inanılmaz mutlu etti. Bunun üzerine ben de 'madem bana kızmışsın, benim gibi yapma gevşek tut' dedim. Öğretmenlik hayatım boyunca çocukların başarılı olmasını istedim. Şimdi birçok öğrencim çok üst noktalarda görev yapıyorlar. Bu da beni onurlandırıyor' diyor. Öğretmenlik yıllarımda yüzlerce öğretmenlerle çalıştım ve onları tanıdım. Bugün onları tanımaktan, çalışmaktan çok mutluyum.
Genellikle Lise son sınıf öğrencilerimin derslerine girdiğimde onlara şu önerilerde bulundum: işinizi çok iyi yapacaksınız, hayatta atacağınız her adımın artısını ve eksisini düşüneceksiniz, artıları fazlaysa adım atınız ve mümkün olduğunca kurallara uymaya çalışınız.
Bekir Akdeniz'in Eğitim ve Öğretime bakış açısı:
Gelecek her zaman eğitimini iyi yapmış toplumların olmuştur. Bundan böyle de eğitimini iyi yapan toplumların olacaktır. Eğitim bugün insan deneyimlerinin, bilgilerinin aktarılmasıyla gerçekleşmektedir. İnsanların doğuştan gelen birtakım yetenekleri olsa da yaşadığı çevrede karşısına çıkan yaşamsal sorunlarla, doğanın acımasız koşullarıyla savaşabilmek için o koşulları iyileştirebilmek için deneyimlerden, yaşanmış ve birikmiş bilgilerden faydalanmak zorundadır. Eğitim toplumda deneyim ve bilgilerin kişilere aktarılması yanında; insanları kendi başına düşünmeye, eleştirmeye, yorumlamaya, okuduğunu anlamaya yönelik olmalıdır. Eğitim bütün değişim ve değiştirme olanaklarını bize sunmalı, gönlümüzdeki dünyayı bulmamıza yardımcı olmalıdır. İçinde kendimizi bulamadığız eğitim sistemi bize bir anlam ifade etmez. Bugün bilim aynı zamanda bir güçtür. Bu gücün kazanılması iyi eğitilmiş insanlarla yapılabilir. Toplumlar her türlü gücünü bu eğitilmiş insanlardan alır. Çağımız bilim ve teknoloji çağıdır. Bu nedenle çağı yakalamanın koşulu kesinlikle eğitim sistemini bu yönde yönlendirmeye bağlıdır. Bu yönlendirmede eğitim fonksiyonlarının tam yapılması gerekir. Bu fonksiyonlar içinde en önemlisi öğretmendir. Ulu önder Atatürk; “Benim anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Gelecek gençlerin, gençlerde öğretmenlerin eseridir. Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Sözleri ile öğretmenin önemini, öğretmenlere bakış açısını ortaya koymuş; geleceğimiz olan yeni neslin en iyi şekilde yetiştirilme görevini vermiş, gelecekte ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesine çıkmasının, eğitim ve öğretmenlere bağlı olduğunu belirtmek istemiştir.
Toplum öğretmene güvenerek gelecekten emin olmalıdır. Bunu sağlamak için de devlet: bilgili, becerili ve pedegojik eğitimini tam almış, sağlıklı ve üretken bireyler olarak öğretmenleri yetiştirmekle görevlidir. Eğitim ve öğretmen yetiştirme sistemi: çağdaş, bilimsel ve akılcı bir düzenleme ile mutlaka şekillendirmelidir. Eğitim siyasi yelpazeye göre yıkılmayan; siyaset, ticaret ve tarikat yapılarından etkilenmeyen yapıda olmalıdır. Son yıllarda Atatürk ve laik cumhuriyete karşı saldırıların arttığını gördükçe öğretmenlere düşen sorumluluk daha önem kazanmaktadır.
Öğrencilerin gelişmekte ve öğrenmekte olduğunu bilerek öğretmenler, öğrencilerin yanlış ve hata yapabileceklerini göz önünde bulundurmalı, onların küçük yanılgılarını büyük hataymış gibi görmemeli, öğrencilerinin tüm hatalarını bıkmadan sabırla düzeltmeye çalışmalıdır. Bu düzeltme sürecinde asla onları incitmemelidir. Öğrencilerine yalnız bilgi aktaran, bilgi yükleyen değil onları kendi başına düşünmeye, yorumlamaya, okuduğunu anlamaya yönlendiren kişi olmalıdır öğretmen.
Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeyi nasıl kurtardıklarını ve kurduklarını, Atatürk ilke ve devrimlerinin bizlere neler kazandırdıklarını öğrencilerine mutlaka çok iyi anlatmalıdır.
Öğretmen çok okuyan, daima çağdaş bilimin verilerine yönelik örnekleri öğrencileri ile paylaşmalı, demokratik laik cumhuriyeti savunan, demokrasi ve özgürlük adına bile olsa laik cumhuriyetten taviz vermeyen bir kişi olmalıdır.
Hipokrat “meslektaşım kardeşimdir “ demiştir. Bu nedenle öğretmenlerde birbirini bu duygular içinde görmeli ve sürekli dayanışma içinde olmalıdır.
Bekir Akdeniz öğretmenimiz “Öğretmenlik hayatım boyunca, binlerce öğrenciye öğretmenlik yaptım. Onların bugün hayatta başarılarını gördükçe, onlarla gurur duyduğumu da belirtmek zorundayım” diyor.
Bekir Akdeniz'in öğretmenliği de yetiştirdiği öğrenciler de Ulu Önder'in tariflerine uyar nitelikte. Ne mutlu ki bize bu ülke Bekir Akdeniz gibi öğretmenler yetiştirmiş ve ne mutlu ki bize bu öğretmenleri örnek alan öğrenciler olmuş. Biz de Bekir Akdeniz gibi öğretmenlerin hep var olmasını temenni ediyor, önünde saygıyla eğiliyoruz.
https://www.bodto.org.tr/ sitesinden 03.12.2024 tarihinde yazdırılmıştır.